Doğa Konuşur

Doğa Konuşur

Naturam Loquitur | Nature Speaks

İsmet Değirmenci

03.10.2020- 12.12.2020

Galeri Bu sanatçı İsmet Değirmenci’ nin “Doğa Konuşur” adlı sergisine 3 Ekim 2020 ile 5 Aralık 2020 tarihleri arasında ev sahipliği yapıyor. Değirmenci’ nin şiirsel dille kaleme aldığı metin; bir doğa yürüyüşü içinde insanı, düşünen insanın içinde “ben” arayışını, bütün yürüyüş ve düşünüş anlarının fragmanlarını plastikleştiriyor. Sergide; yürüyüş felsefesinin şiirselliği, yalınlık ve samimiyet vurgusu, doğanın bir bütün olarak yüceliğinedir. “Gün doğarken sabahın sessizliğinde zeytin ağaçlarının arasından geçip, patika yoldan tepeye doğru yürüyorum. Hafifçe esen rüzgarın iniltisi, böceklerin vızıltısı, kuşların neşeli ötüşleri, ansızın fundalıklardan görünüp kaçan ada tavşanı, yabani çiçekler, otlar, kokular ve renkler; hep birlikte yürüyoruz, konuşarak. -Eşit ve barışık Şehrin maskeli kalabalıklarından, kaotik kimliklerinden, gürültüsünden, bir yere yetişme telaşından uzak ve zamansız (günün döngüsüyle), yüklerimden kurtularak; “o” doldurulmaz boşluğun içine, kendime doğru yol alıyorum, mutlak yalnızlığa…

-Yürümek kendi “ben” imizi aramak mı? “bulamadığımız” -, ya da kendimizle konuşmak mı?-

Doğanın içinde olmak boş zaman doldurmak değil, ontolojik bir gereksinim olarak onun gerçekliğini nasıl içselleştirip ve yok oluşuna neden olan aç gözlü, yetinmeyen insan sömürüsüne karşı korumak, savunmaktır aynı zamanda. “

-Yağmur damlası yabani çiçeklerde ben de yoldayım.

“Japon yazınında 17 hece (‘nefes’) içeren üç dizeden (‘soluk’) oluşturulan kısa şiir geleneği “Haiku” : 5/7/5-7/5/7 ölçüsünün uzunluğunda melodi öğesi (hece vezni) olarak kullanılır. Ölümün kesin ve saçma gerçekliğinin (hiçlik olan) anlamına, gerçek ve somut yaşamın anlamı içinde bir yer bulma çabasının yazımsal biçimidir.” Doğa Konuşur” isimli sergisinde İsmet Değirmenci küçük çalışmalarında; Haikuların şiirsel ritiminde doğal olana imgeler yükleyerek eserlerini bir okuma düzeneğine dönüştürüyor. Yalın ve sessiz…

Sergide yer alan resimlerde aynı şiirsel göndermelere başvuran Değirmenci; doğanın ritmini, düzenini ve saflığını mistik anlamlar ekleyerek bir içe yürüme eylemi gerçekleştiriyor. Sanatçının 2010 yılında açtığı “Az Zaman” adlı sergisinin metnine bakıldığında Ümit İnatçı’ nın kaleminden şöyle bir ifade yer alıyor; “Elitizmin oligarşik kentsoyluluk saplantılarından uzak bir “kendidenlik” durumunu araştırıyor. Belki de kendi çalışmalarının izini süren ve gündelik yaşamın etkisi altında olan ne varsa onlara sırt dönen romantik bir karakterin portresini çiziyor bu resimlerin arcılığıyla”…

-İçime döktü
mayıs yalnızlığını
gümüş yapraklar.

Doğayla barışık yaşamak, doğa ve insan arasındaki holistik boyuta yönelik sürdürülebilir bir dengenin gözetilmesi demektir. İnsan merkezli (antroposantrik) çözümlerin insanın kendi türünün encilliği etrafında nasıl şekil aldığını görüyoruz zaten. Doğadan aldıklarımızı sömürünün tahakkümünü besleyen anamalcı değerlere dönüştürerek, varlıklılar ve yoksullar arasında bir bölünmeyi yaratıyoruz. İnsanın insana karşı savaşı, toprağın, doğanın insanın malı mülkü olabileceği –kapitalist– savından kaynaklanır. Doğayla barış demek, doğaya insanın mülkü muamelesi göstermenin sonunu getirmek demektir. Bu durumda insanın insanla barışık olması yetmez; bir ontolojik rasyonalite olarak insanın doğayla da barışık olması gerekir. Öyle ki, artık biraz da hayvan gibi sevmek lazım doğayı; gerekirse o aşırı insanlığımızı da baskılayarak. Doğada yürümek doğayla yürümekle eş anlamlı olunca insan bedeninin ve zihninin daha bütüncül bir mevcudiyet hissine sahip olduğunu görürüz. Doğada yürüyen doğayla yürürken arayışın değil bulunmanın öznesine dönüşüyor. Böylelikle bir yerde bulunmak bir yerle özdeşleşmeyi de getirir. Bu durum kişiyi bir yürür-gezer değil transandantal açıdan bir yerleşen konumuna taşır. Çağımızın en büyük meselesi de bu sanki: insanın, doğaya yerleşmeyi doğayı mülk saymakla eş görmesi. Doğa ses verir, konuşur. Doğanın konuşmaları insanın eşsizliğiyle daha da bir anlam kazanıyor. En küçük sesler bile doğal yaşamın ne kadar büyük bir çeşitlilik ve harmoni içinde varlığını sürdürdüğünü anlatır bize. Duymak lazım, duyumsamak lazım… İsmet Değirmenci işte böyle yürüyor doğada, doğayla yürüyerek ve onu en sönük sesine kadar dinlemeye çalışarak. Doğada bulunmanın bilinciyle, sadece bir yürür-gezer olarak değil…

Ümit İnatçı
Ağustos 2020